Cennet Cehennem Obrukları: Mersin’de gezilecek yerler listesinde ilk sırada yer almalıdır. Bu obruklar başka bir yerde benzerine rastlayamayacağınız özgün güzelliklerdendir. Kalkerli arazinin yer altı sularının aşındırması ve tavanının çökmesiyle oluşan obruklardır. Cehennem, içine inilemeyen, cam terastan izlenebilen 120 metre derinliğinde bir çukurdur. Cennet ise 452 basamak ile inilebilen bir obruktur. Cennet Obruğunun ortasında 5. Yüzyıldan kalma Meryem Ana Kilisesi de manzarayı daha özgün kılmaktadır. Buraya panoramik asansörle de inilebilmektedir.  Obruklara giriş ücreti 45 TL’dir. Müze kart geçerlidir.

cennet cehennem obruk

 

Kızkalesi: Mersin’in en önemli turistik değerlerinden birisi ve simgesi olarak bilinen Kızkalesi kıyıdan 600 metre açıktaki bir ada üzerine yapılmış bir kaledir. Yine karada da kalenin devamı olan kalıntılar oldukça sağlam durumdadır.  Kızkalesi plajında şemsiye şezlong, wc  ve  duş gibi hizmetler ücret karşılığında sağlanmaktadır. Ziyaretçiler Kızkalesi’ne kıyıdan ulaşmak için deniz bisikleti ve kano kiralayabilecekleri gibi adaya tekne ile de gidilebilmektedir. Kızkalesi’nin bulunduğu adanın çevresi deniz canlıları açısından oldukça zengin olup, buraya giden turistlerin deniz gözlüğü ve şnorkel bulundurmalarını tavsiye ediyoruz.

 

Uzuncaburç Antik Kenti: İsmini Helenistik döneme ait yüksek kuleden alan Uzuncaburç, Mersin’in en önemli antik kentidir. Denizden 1200 metre yükseklikte dini nitelikte bir alanken, zamanla para basma yetkisi olan bağımsız bir kent haline gelmiştir. Burada görülmesi gereken eserler Helenistik dönemden kalan ve Bizans döneminde kiliseye çevrilen 36 sütunlu Zeus tapınağı,  o dönem için çok büyük sayılabilecek 3000 kişi kapasiteli tiyatrodur. Kaya mezarları ve şans tapınağı diğer görülmesi gereken eserler arasındadır. Uzuncaburç’a gitmek için en uygun zaman öğleden sonra güneş ışıklarının yatay gelerek eserlerdeki detayları vurguladığı saatlerdir. Giriş ücreti 12,5 TL olup, müze kart geçerlidir.

 

Anemurium: Antik dönemin önemli liman kentlerinden birisi olan Anemurium, ismini rüzgârlı tepe kelimesinden almaktadır. Deniz ticaretiyle gelişmiş olan kentte pek çok medeniyetin izini görmek mümkündür.  Görülmesi gereken eserler arasında 900 kişilik tiyatro, 350 civarı mezar bulunan nekropol, halk hamamı,    Nekropol hamamı, su kemerleri ve deniz feneri sayılabilir. Anemurium Antik Kenti’nin bir güzelliği de denize grime imkanı bulunmasıdır. Antik kente giriş ücretli olduğu için deniz kalabalık değildir ve çok temizdir. Yüzerken tarihi eser kalıntılarına rastlamak ise bambaşka bir deneyimdir. Anemurium Antik Kenti’ne giriş ücreti 12,5 TL olup, müze kart geçeridir.

Kanlidivane: Burada kKutsal olduğuna inanılan 60 metre derinliğinde bir obruk etrafına kurulmuş kentin kalıntıları bulunmaktadır. Kanlıdivane ’den Gözlem kulesi, bazilikalar  ve bir çok yapı günümüze oldukça sağlam ulaşmıştır. Numaralarla sıralanan bazilikalardan Kanlıdivane’nin sembolü sayılan 5 nolu bazilika özellikle görülmesi gereken eserlerdendir. Nekropol alanındaki kaya mezarları da görsel açıdan etkileyicidir. Kanlıdivane’ye gitmek için en güzel zaman öğleden sonra serinliğinde  yanal güneş ışınlarının yapılardaki detayları ortaya çıkardığı vakitlerdir. Özellikle güneyden obruğu  kentin kalıntılarıyla birlikte fotoğraflamanızı  ve açıdan manzarayı izlemenizi tavsiye ederiz.  Kanlıdivane giriş ücreti 12,5 TL olup müze kart geçerlidir.

 

Alahan Manastırı: İnanç turizmi açısından ülkemizin ve dünyanın önemli noktalarından birisi olarak görülmektedir. Hristiyanlığın en önemli figürlerinden Saint  Paul ve Aziz Barnabas’ın da Anadolu’da bu yeni dini yayarken burada konakladıkları bilinmektedir. Manastır’ın genel itibariyle iyi korunmuş durumda ve çoğu yapısının ayakta olduğunu söylemek mümkündür. Kiliseleri birbirine bağlayan yol, haç şeklindeki vaftiz havuzu ve hamam gibi özellikleriyle çok dikkat çeken bir mimari yapıdır. Yapıların süslemesinde usta bir taş oymacılığı görülür. Cebrail ve Mikail meleklerin figürleri, kartal, öküz ve kükreyen aslan sembolleri, İncil yazılarının tasvirleri asma yaprakları, üzüm salkımları ve balık motifleri hala burada görülebilmektedir. Manastırın bulunduğu hakim tepeden Göksu Vadisi manzarası çok etkileyicidir. Manastıra giriş ücretsizdir.

 

Yerköprü Şelalesi: Milyonlarca yıl önce Ermenek Çayı üzerinde meydana gelen bir heyelanın alanındaki kaynak suyunun kireçli yapıyla oluşturduğu şelale ziyaretçileri kendisine hayran bırakmaktadır. Ülkemizde çok sayıda şelale olsa da Yerköprü Şelalesi özgünlüğüyle öne çıkan ayrıcalıklı bir şelaledir. Şelaleye ırmak üzerinde yeni yapılan asma köprü üzerinden gidilmektedir. Asma köprü üzerindeki yükseklik duygusu ve turkuaz renkteki suyun manzarası da çok etkileyicidir. Köprüyü geçtikten sonra şelaleye ulaşmak için 500 metre ahşap yürüyüş yolu üzerinden ulaşılmaktadır. Yolculuğun kendisi de şelale kadar güzeldir.

 

Kisecik (Saklı Cennet):  Kadıncık çayı üzerinde yer alan bu kanyon köşe ismiyle müsemma köşede kalmış bir cennettir. Tepelerin arasından kanyon oluşturarak akan çay, burada düzlüğe çıkmaktadır. Sarıkavak olarak da bilinen bu kanyonun gördüğünüz diğerlerinden önemli bir farkı içinde sal ile gezilebilmesi ve ziyaretçilere bambaşka bir deneyim sunmasıdır.  Giriş ücretsizdir ancak araçlardan otopark ücreti alınmaktadır. Sala binme ücreti ise kişi sayına göre değişmekle birlikte 15-20 TL’dir.

 

Gülek Kalesi: Gülek boğazına hâkim bir tepe üzerinde yer alan kalenin özellikle Adana-Ankara otobanını gören manzarası çok etkileyicidir. Son yıllarda uçurum manzaralı kayada hatıra fotoğrafı çekilmek isteyenler tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Özellikle pazar günleri çok yoğun olmakta, kaya üzerinde fotoğraf çekimi sırası oluşmaktadır. Mümkünse diğer günlerde gitmenizi tavsiye ederiz. Giriş ücretsizdir.

Kayacı Vadisi: Orta Toroslardan doğan  Lemas çayının Akdeniz’e dökülmeden önce kayaları yararak oluşturduğu kanyon güzelliğiyle görenleri büyülemektedir. Çınar ağaçlarının arasından güneşin zorlukla girebildiği bu cennet köşe denizden 8 km ilerleyince sıcaklığın 5-6 derece düşmesi ve nemin de azalmasıyla ziyaretçilere adeta başka bir dünyaya gitmiş olma hissiyatını uyandırmaktadır. Irmak boyunca sıralanan işletmelerde çınar ağaçlarının altında ayaklarınız suyun içinde yemek yiyip dinlenebileceğiniz gibi kendi yiyeceklerinizi getirip kamelya kiralayarak piknik de yapabilirsiniz. Lemas Çayı üzerinde yer alan işletmelerde en eskisi ve en bilineni Doktor’un yeridir. Buraya ulaşmadan 1 km önce bir tavus kuşu çiftliği de bulunmaktadır.

Aynalıgöl (Gilindere) Mağarası: Türkiye’nin en güzel mağaralarından birisi belki de birincisi olan bu doğa harikasını mutlaka görmelisiniz. İsmini tabanındaki dev göl ve suyunun yansımalarından alan mağarada sarkıt dikit ve traverten oluşumları büyüleyicidir. Gölün berrak suyu içinde rahatlıkla görülebilen şekilleri izlemek ayrıca keyiflidir. Mağaranın kendisi kadar, buraya inerken karşılaşılan deniz manzarası da burayı ayrıcalıklı kılmaktadır. Mağara girişinde otopark, kafe, lavabo ve benzeri altyapı olanakları mevcuttur. Giriş ücreti 7 TL’dir..

 

Tisan:  Halk arasında bilinen adıyla Ovacık Yarımadası, arkeoloji literatüründe Kilikya Afrodisiası olarak geçer. Antik kentin en önemli eseri, St. Pantaleon Kilisesi, MS IV. Yüzyıldan kalmıştır. Kilisenin tabanının tamamı geometrik şekiller, bitki ve kuş motifleriyle süslü mozaikle kaplı ve oldukça iyi durumdadır. Tisan Yarımadası tarihi özelliğinin yanı sıra son yıllarda doğal güzelliğiyle öne çıkmıştır. Kıstak yapısındaki Tisan’ın doğu ve batısındaki  iki koy temizlikleri  ve berraklıklarıyla  büyüleyicidir. Taşucu’ndan kalkan tekne turlarının da en önemli duraklarından birisidir.

 

Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) Mağarası:  Zalim bir kraldan kaçarken sığındıkları mağarada mucizevi bir şekilde 309 yıl uyuyan 7 imanlı genç ve köpeklerinin hikayesi Kuran’da Kehf suresinde geçmektedir. 7 uyurlar olarak da bilinen bu gençlerin saklandığı mağara tüm semavi dinlerde kutsal sayılmaktadır. Eskiden hacca karayolu ile gidilirken, hacı adaylarının mutlaka uğradıkları bir yerdir. Sultan Abdulaziz tarafından yanına bir cami yaptırılmıştır.

Mamure Kalesi: Türkiye’nin alan olarak en büyük kalelerinden birisidir. Günümüze oldukça iyi durumda ulaşmıştır.Mamure Kalesi denize sıfır komumda olup, ülkemizin en güney noktalarından birisidir. Cüneyt Arkın’ın filmine ve bazı dizilerin çekimine de ev sahipliği yapan kale yapı olarak Alanya kalesine benzetilmektedir. Burayı ziyaret edeceklere özellikle kale ve denizin birlikte görüldüğü etkileyici manzarada hatıra fotoğrafı çekilmelerini öneriyoruz. Mamure Kalesi’ne giriş ücreti 12,5 TL olup, müze kart geçerlidir.

Elaiussa Sebaste: Elaiussa, eskiden kıstak şeklinde iki tarafında koylar bulunan bir yarımada üzerine kurulmuş bir antik kenttir. Elaiussa zeytinlik anlamına gelmektedir. Roma İmparatoru Agustus'un Kapadokya valisine hediye ettiği yarımadanın kara kısmına “görkemli, mutlu” anlamına gelen Sebaste kenti kurulmuştur. Zamanla bu iki kent birleşerek Elaiussa Sebaste olarak adlandırılmıştır.  Antik kentin özellikle yolun kuzeyinde (dağ tarafında) bulunan kısmında günümüze oldukça sağlam ulaşan 2300 kişi kapasiteli antik tiyatro ve Romalıların Lemas Çayı’ndan su taşımak için kullandıkları su kemerlerini mutlaka görmelisiniz. Bizans döneminde inşa edilen 5 nefli (koridor) bazilika, kalorifer sistemli antik hamam da Elaiussa Sebaste antik kentinde görülmesi gereken eserler arasındadır. Giriş ücretsizdir.

Eski Tarsus Evleri: Tarsus’ta sıcak iklimin etkisiyle sokakların, evlerin birbirini gölgelemesi amacıyla dar tutulduğu, develerin girebilmesi için kapıların yüksek yapıldığı onlarca farklı ev görenleri etkilemektedir. Hristiyanlara ait evlerle Müslümanlara ait evlerin mimari tarzlarının farkı görülebiliyor.  Çoğu restore edilerek turizme kazandırılan ve bazıları kafe, restoran, butik otel olarak hizmet veren bu evlerin arasında dolaşmak sizi geçmişe götürecek.

Tarsus Şelalesi: V. Yüzyılda, sel taşkınlarına engel olmak amacıyla Berdan Çayı'nın yatağının değiştirilmesi ile kral mezarlarının üzerinden geçen nehir bu şelaleyi oluşturmuştur. Özellikle ilkbaharda karların eridiği dönemdeki coşkulu akışı görülmeye değerdir. Giriş ücretsizdir.

Adamkayalar: Şeytan Deresi Kanyonu’nun yamaçları üzerine yapılmış kabartma ve figürlerden oluşan bir mekândır. Büyüklük, işçilik ve hikâye olarak tüm dünyada benzerine az rastlanılan bir arkeolojik değerdir. Kabartmalarda resmedilen kişilerin Olba Antik Devleti kral ve kraliçelerini temsil ettiğini ve yapım amacının ölüleri anmak olduğu düşünülmektedir. Adamkayalar’da 9 niş (oyuk) içerisinde 19 figür bulunmaktadır. Adamkayalar’a giriş ücretsizdir.

Nusret Mayın Gemisi: Çanakkale Deniz Zaferi’nin kazanılmasın büyük rol oynayan gemi,  Tarsus Belediyesi tarafından restore edilmiş olup, bu parkta sergilenmektedir. Ayrıca Çanakale Zaferi’nin önemli figürlerinin de sergilendiği bu parkı görmek sizi duygulandıracaktır.